Page 214 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 5. Sayı
P. 214

tekkede postnişîn olarak hizmetine devam   Konevî Zâviyesinde Bir Tartışma
                                       edecektir.
                                                                                  Kaynakların ayrıntılı olarak aktardığı
                                       Öte yandan Edirne Debbağlar                ve siyasî bir yönü de bulunan dînî bir
                                       mahallesindeki Şeyh Şucaeddin Zâviyesi     tartışmanın o dönemde Konevî Zâviyesi’nde
                                       yakınındaki mescitte irşad görevini sürdüren   bulunan Kudsî ile Safevî şeyhi Cüneyd
                                       Muslihüddin Halife, müridlerinden          arasında yaşandığı görülmektedir. Safevîlik,
                                       Mustafa b. Ahmed es-Sadrî’yi Konya’ya      Safiyyüddin-i Erdebilî tarafından İran
                                       göndererek Kudsî’ye biat etmesini tavsiye   havzasında Sünnî temeller üzerine
                                       etmiştir. Sonraları Şeyh Vefa (ö. 896/1491)   kurulmuş bir tarikattir. Fakat tarikatin
                                       ismiyle meşhur olan bu müridin tasavvufî   Şîîleşmesi yönünde çaba sarfeden Cüneyd,
                                       terbiyesini Konevî Zâviyesi’nde tamamladığı   etrafına topladığı müritleriyle devlet
                                       görülmektedir.                             kurma sevdasına kapılmış, şeyhliği şahlığa
                                       Büyük dedesi Âşık Paşa’ya nispetle         dönüştürme çabası içine girmiştir. Bu
                                       “Âşıkpaşazâde” lakabıyla anılan Derviş     nedenle bölgenin yöneticisi konumunda
                                       Ahmed-i Âşıkî, Abdüllatif-i Kudsî’nin      bulunan Karakoyunlu hükümdarı Cihan
                                       önde gelen halifelerindendir. Kudsî’ye,    Şah (1437-1468) tarafından kovulan Cüneyd,
                                       Konya’da Sadreddin-i Konevî Zâviyesi’nde   Anadolu’ya gelerek II. Murad’dan (1421-
                                       irşâd faaliyetini sürdürdüğü sırada intisab   1444) tekke kurmak için arazi istedi. Aradığı
                                       ettiği düşünülen Âşıkpaşazâde’nin icâzetini,   desteği bulamayınca da Karaman beyliğinin
                                       Konya’da mı yoksa Bursa’da mı aldığı       başkenti Konya’ya gitti. Âşıkpaşazâde’nin
                                       belirtilmemiştir.                          ifadesine göre, Konya’ya geldiğinde
                                                                                  Şeyh Cüneyd, (ö. 864/1460) Hızır Bey’in
                                       Aynı şekilde Şeyh Musannifek adıyla        öğrencisi ve sonradan Fatih’in de hocası olan
                                       tanınan Alâeddin Ali’nin (ö. 875/1470) seyr   Hayreddin Efendi ile Konevî Zâviyesi’nde
                                       ü sülûkünü Kudsî’nin yanında tamamladığı   buluştu. Zâviyenin şeyhi olan Kudsî,
                                       söylenebilir. Tasavvufun yanı sıra, tefsir,   Ehl-i sünnet inancına aykırı fikirlerini
                                       hadis, fıkıh, kelâm, mantık, gramer gibi   ve kanaatlerini bildiğinden Cüneyd’le
                                       birçok sahada Arapça ve Farsça önemli      görüşmedi ve zâviyeyi misafire bırakıp
                                       eserler kaleme alan Musannifek dönemin     bir süre evinde kaldı. Fakat Hayreddin
                                       sultanı Fatih Sultan Mehmed ve sadrazamı   Efendi’nin irtibatıyla sonradan zâviyede
                                       Mahmud Paşa tarafından takdir görmüştür.   bir araya gelen bu iki şeyh özellikle İbnü’l-
                                       Nitekim bu takdirin bir göstergesi olarak   Arabî ve Sadreddin-i Konevî’nin eserleri
                                       Farsça tefsiri el-Muhammediyye fî Tefsiri’l-  ekseninde sohbet etmeye başlamışlar,
                                       Kur’ân’ı Fatih’in talebi üzerine telif etmiş,   ancak Şeyh Cüneyd kendi mezhep ve inancı
                                       vezirlere yönelik nasihatler içeren Tuhfetü’l-  doğrultusunda Kur’ân-ı Kerîm’i hafife alır
                                       Mahmûdiyye isimli eserini de adı geçen     bir tarzda müfrit Şiîlerin sahabe hakkındaki
                                       sadrazam için yazmıştır.                   kanaatlerini savunarak bir tartışma açmıştı.
                                                                                  O sırada Kudsî’nin yanında bulunan
                                                                                  Âşıkpaşazâde bu iki şeyhin arasında yaşanan
                                                                                  diyaloğu şöyle aktarmaktadır:







                                                                              212
   209   210   211   212   213   214   215   216   217   218   219