Page 217 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 5. Sayı
P. 217
Zâviyede Bir İcâzet Töreni nihayet tarikatte bir mertebeye ulaştı.
Bunun üzerine ben de ona 110 beyitten
Konya’da bulunduğu sırada birçok oluşan; içinde övgü ve tanımların olduğu
mürid yetiştiren Şeyh Kudsî, bunlardan manzum,muazzam bir icâzet verdim. Bu
seyrü sülûklerini tamamlamış olanlarına icâzet, türbede herkesin huzurunda okundu
icâzet vererek halkı irşâd için kendi ve orada bulunanların hepsi buna şahitlik
memleketlerine göndermiştir. Bu dönmede etti. Fakat Muhammed Şirin isimli mülhid
şeyhin zâviyede gerçekleştirdiği icazet töreni Cemâleddin’in peşini bırakmadı, bâtıl
eşliğinde halifelik verdiği müridlerinden fikirlerini ona aşılayarak ibâha ve ilhâda
biri de Cemâleddin Ahmed’dir. Kudsî bizim sürüklendi. O da icâzetini bize iade ederek
için de örneklik teşkil edecek bu olayı şöyle tarikat yolundan döndü. Benim vasıtamla
aktarmaktadır: müşâhede ettiği mârifetleri, yaşadığı hâlleri
851 (1448) yılında Konya’ya geldiğimde, inkâr etti. Zühd ve takvâ yolunda iken
Cemâleddin Ahmed isimli derviş bana zındıklığa düştü, kendisi yoldan saptığı gibi
intisab etmiş, ben de seyriyle yakından herkesi de saptırdı.
ilgilenerek ilerlemesini sağlamıştım. 851/1448 Konya’sında yaşanan bütün bu
Fakat bu mülhid gaybî bir takım sûretleri olaylar, o dönemin dînî ve sosyal hayatın
ve mânaları bildiğini iddia ederek yapısı ve bu alanlarda meydana gelen
Cemâleddin’in aklını çeliyordu. Ben de çatışmalar hakkında bilgi vermesinin
hakikati müşâhede etsin diye kendisini yanı sıra Sadreddin-i Konevî Zâviyesi’nin
halvete koydum. Halvette saflaşıp nurlanınca şehrin tasavvufî kültür üzerindeki
Şirin’in ona benimsettiği bütün bâtıl etkisini göstermesi açısından önemlidir.
inançların hakikati kendisine göründü Zâviyeye Konevî’nin mânevî izni ile
ve onun anlattığı şeylerin işe yaramaz, yerleşen Abdüllatif-i Kudsî, üç yıl boyunca
asılsız ve boş olduğunu anladı. Ben sürekli sürdürdüğü buradaki şeyhliğinin ardından,
Cemâleddin’i uyarıyor ve böyle bâtıl şeylere arzuladığı irşâd ortamını bulamadığı
inananların helâk olacağını söylüyor ve düşüncesiyle 855/1451 tarihinde aralarında
dikkatini şu konuya çekiyordum: Bir takım Şeyh Vefâ’nın da bulunduğu bir gurup
mânalar kendilerine açılsa bile mülhid, müridiyle Bursa’ya gitmiştir. Şehre
bid’atçi ve kâfirler mülk âleminde kalırlar; vardığında Ulu Camii’nin yakınında bir
melekûta yükselemezler. Hatta onların eve yerleşen şeyh, Ramazan ayının sonuna
ruhları ve kalbleri, sûretler âleminden kadar alim ve sâlihlerden müteşekkil bir
kurtulup mânalar âlemine ulaşamaz. toplulukla halvete girmiştir. 855 Zilhicce
Ben durmadan Cemâleddin’i uyarıyor, ayının başında hastalanmış ve yaklaşık
nasihatlerde bulunuyor ve bâtınına bütün üç ay kadar süren hastalığının ardından 1
himmetimle teveccüh ediyordum. Sonunda Rebîülevvel 856 Perşembe günü (22Mart
bu dervişin rûhu ve kalbi, sûretler âleminden 1452) gurub vaktinde vefat etmiştir. Kabri,
kurtulup mânalar âlemine ulaştı, hakikatler bağlı bulunduğu tarikatin ismiyle anılan
onun için ortaya çıktı, yüce hâlleri müşâhede Zeynîler semtinde bir türbe içindedir.
etti, ledünnî ilimler kendisine aktı ve
215