Page 152 - Dârülmülk Konya Dergisi 2023 1. Sayı
P. 152
İstanbul’a döner dönmez, okulun öğretmen şeyi; yenilmez bir azmi, iradesi, var olma isteği var.
ve öğrencilerinin Ziya Nur hakkında az buçuk Çocukluğundan beri hobi olarak yaptığı resmin,
da olsa bilgileri olsun diye, benim “Bir Millet bir gün tutunabileceği tek dal olacağını Allah bilir
Mistiği: ZİYA NUR AKSUN”, onun ve benim hiç aklına getirmemişti Ziya Nur.
birkaç kitabımı kargoyla gönderdim. Ayrıca 46 yaşındayken bir çınar ağacına düşen
Ötüken Yayınevi de ricam üzerine, okulun yıldırım gibi vücudunun sağ tarafına inen
kütüphanesi için yayınladıkları kitaplardan felç, onu bir anda elsiz, dilsiz etmiş, son
gönderme inceliğinde bulundular. sayfalarını yazmakta olduğu 5 bin sayfalık
Artık okulun internet sitesinde Ziya Nur Osmanlı Tarihi’nin üzerine devirivermiş; hayat
hakkında bol miktarda görseller ve bilgiler var. kulvarında öteki insanlarla birlikte koşarken,
Emeği geçenlere yürekten teşekkürler… bir el onu alıp yolun kenarına bırakıvermiş. Ve:
-Önünde akıp giden hayata seyirci ol!
“Bu Haberi, Belma Hanımın OkuyaMA! YazaMA! Düşündüklerini
Ağabeyi Diye Yaptınız, Değil mi?” söyleyeME! demiş.
… Ama o, önünde şapka çıkarılacak bir
Evet, dediğim gibi bilinmemek ağabeyimin
kaderiydi galiba. Anlatayım… Benim köşe azim ve iradeyle ayağa kalkıp yeniden hayat
yazarı olduğum Tercüman Gazetesi’nin 22 kulvarına inmiş… Belki bu kez bastonuyla ağır
Ocak 1990 tarihli Kültür Sanat sayfasında, 15 aksak bir tempoyla ama sürdürüyor yarışı.
Ocak günü Çemberlitaş’taki Birlik Vakfı’nda, Bu zorlu mücadele isyankâr, öfkeli yapmamış
dönemin Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek onu. Hastalığından sonra acemi sol eliyle yaptığı,
tarafından açılan Ziya Nur Aksun’un 100’ü aydınlık, sıcak renklerle dolu tablolarında
aşkın peyzaj ağırlıklı yağlıboya resim sergisiyle görülüyor bu; Prusya mavisi ürpertilerle dolu
ilgili genişçe iki yazı yayınlanmıştı. Sergi Boğaz’ın serin sularında akislerini seyreden
hakkında bilgi veren, “Alışılmışın Dışında Bir Boğaziçi yalıları, ateş kırmızısı ağaçlarla dolu
Resim Sergisi” başlıklı yazı kısaca şöyleydi: sonbahar peyzajları, güneşli cami avluları, şıkır
şıkır ışıklı türbe ve cami içleri, çiçekli vazolarda
“Bir empresyonist ressamın bütün renklerini
yansıtan, Van Gogh’un çılgın sarılarının, arz-ı endam eden güller, zakkumlar huzurla
Gaugain’in toprak kırmızılarıyla birlikte dolduruyor insanın içini…
cömertçe kullanıldığı bu tabloların ressamının Birkaç tüp boya, birkaç fırça ve üzerine resim
sanatçı olarak bir “curriculum vitae”si yapılabilecek karton, tahta vb. bir insanı
(özgeçmişi), yok denecek kadar az. Ne bir hayata bağlamaya yetebilirmiş meğer…
akademi eğitimi var arkasında, ne de ünlü bir Gidin görün bu sergiyi. Orada sadece peyzaj,
ressamın çıraklığı… Belki ressam bile denemez natürmort değil, insanın direnme gücünü,
ona; zira o, resmi seçmemiş, bir bakıma resim mücadele azim ve iradesini göreceksiniz.”
onu seçmiş…
“Ziya Nur ve Marmara Sohbetleri” başlıklı,
Ama tablolarında perspektif var, proporsiyon Beşir Ayvazoğlu imzalı ikinci yazı ise kısaca
var, sağlam bir desen, rahat bir tuşe var. Ve de şöyleydi:
kalabalık bir özgeçmişi olanlarda bulunmayan bir
150