Page 29 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 6. Sayı
P. 29
Menâkıbnâmelere Göre Seyyid evliya türbelerinin mahiyeti düşünüldüğünde
Mahmûd Hayrânî Türkiye’de daha birçok menâkıbnâmenin
daha kaleme alındığını söylemek mümkündür.
Seyyid Mahmûd Hayrânî hakkındaki Fakat bu dinî ve tasavvufî metinlerin ekserisi
menâkıbnâmelere geçmeden önce kısaca çeşitli nedenlerden dolayı günümüze ulaşma
menâkıbnâmelerin anlamı, ihtiva ettiği imkânı bulamamıştır. Öyle ki XVI. yüzyılın
konular ve tarihsel gelişimini hatırlamak tanınmış tarihçisi Gelibolulu Mustafa Âlî (ö.
gerekmektedir. Arapça nekabe’den türeyerek 1008/1600) vasıtasıyla haberdar olduğumuz
“isabet etmek, bir şeyden bahiste bulunmak Menâkıb-ı Seyyid Mahmûd Hayrânî adlı eser
veya haber vermek” gibi anlamlara gelen bahsi geçen dinî ve tasavvufî metinlerden
menkıbenin sözlük anlamı “öğünülecek sadece biridir. Ahmet Yaşar Ocak’ın belirttiği
güzel iş, hareket ve davranış” olarak üzere bu metnin tespit edilmesi, Seyyid
açıklanmaktadır. Bu terim ilk olarak Mahmûd Hayrânî’nin yaşam öyküsünde
hadis külliyatlarında Hz. Peygamber’in karanlıkta kalan birçok hususu aydınlatacağı
ashabının meziyetleri, bazı tarihî şahsiyetler gibi mensup olduğu meşrep ve mektebi
ve mukaddes şehirler için kullanılmıştır. hakkında da birçok bilgi sunacaktır.
Müslümanlar arasında tasavvufun yayılmasıyla
birlikte “sûfîlerin hikmetli sözlerini ve örnek Seyyid Mahmûd Hayrânî’nin menâkıbnâmesi
alınacak faziletli davranışlarını” ifade eden günümüze ulaşmasa da diğer şeyh ve
bir anlam kazanmıştır. Tasavvufun önde gelen dervişlere ait menâkıbnâmelerde onun
şeyhleri ve onlara mensup müritlerin anlam hakkında bazı menkıbeler anlatılagelmiştir.
dünyası etrafında sözlü olarak gelişim gösteren Bu hususta Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve
menkıbeler, zamanla tabakât kitapları ve etrafındaki zümreleri anlatan Menâḳıbü’l-
evliyâ tezkirelerinde yer almışlardır. Bu ʿârifîn adlı eserin müellifi Ahmed Eflâkî’nin
noktada Sülemî’nin Tabakâtu’s-Sûfiyye’si, (ö. 761/1360) naklettiği bir rivayet son
Hucvirî’nin Keşfu’l-Mahcûb’u ve Kuşeyrî’nin derece önem arz etmektedir. Müellife göre,
er-Risâle’si son derece güzel örnekler Akşehirli Şeyh Sinaneddin-i Külahduz
sunmaktadır. çıkmış olduğu uzun bir yolculuktan sonra
Mevlânâ’nın huzuruna çıkmıştır. Mevlânâ
XIII. yüzyıl Orta Çağ Türkiyesi’ne ona, “Bu seyahatlerinde hiçbir Tanrı erine
bakıldığında, evliyâ menâkıbnâmelerinin ulaştın mı? Seyyid Mahmûd’u ne hâlde
örnekleri arasında akla ilk gelenler buldun? Ne ile meşguldür?” diye sormuştur.
Menâkıb-ı Seyyid Hârûn-ı Velî ve Menâkıb-ı Şeyh Sinaneddin, Mevlânâ’nın bu sorusunu,
Sadruddîn-i Konevî’ye ait dinî ve tasavvufî “Onu, tüyleri birbirine karışmış bir tilki
metinlerdir. Bu metinler, şeyh ve dervişlerin gibi, bir köşede oturmuş ve sizin âleminize
hayatlarını ve öğretilerini menkıbevî bir karşı tamamen gözlerini kapamış bir hâlde
dille anlatmakla kalmamış, aynı zamanda buldum” ifadeleriyle cevaplamıştır. Bu
Selçuklu Türkiyesi’nin iktidar ve toplum ifadeler karşısında gülümseyen Mevlânâ, Şeyh
yapısını da ortaya koymuştur. Farklı meşrep Sinaneddin’e karşılık vermemiştir. Bir gün
ve mektebe mensup zümrelerin açtığı tekke yine Akşehir’e giden Şeyh Sinaneddin bu defa
ve zaviyelerin yanı sıra zamanla ortaya çıkan Seyyid Mahmûd Hayrânî’yi çarşıda uyurken
27