Page 30 - Dârülmülk Konya Dergisi 2025 7. Sayı
P. 30

ismine, Sultan Gıyâseddin Tûranşâh’ın        Kerîmüddin Aksarâyî (ö. 733/1332-1333) gibi
                               648/1250 tarihinde ilmî müzâkerelerde        tarih ve tabakat yazarları tarafından bahr-i
                               bulunduğu (fecelese es-Sultânü’l-muazzam     fazîlet ve hurşid-i âsimân-i şerîat şeklinde
                               meahum ve nâzarahum) fakihler grubu          övgüyle bahsedilen Urmevî, 682/1283 tarihinde
                               içerisinde rastlıyoruz. Bu yıllarda Kahire   Konya’da vefat etmiş ve Musalla Mezarlığı’na
                               ve Şam bölgesinde ders verdiği kaydedilir;   defnedilmiştir. Osmanlı dönemine ait kayıtlar
                               Tunuslu fıkıh âlimlerinden olan İbn Zeytûn   -muhtemelen ölümünden kısa süre sonra-
                               (ö. 691/1292), Kahire ve Şam bölgesine yaptığı   Urmevî için türbe yaptırıldığını gösterir.
                               648/1250-1251 tarihli ilk seyahatinde Urmevî ile   Türbenin tam mevkii, Turgutoğlu Pîr Hüseyin
                               görüşmüş ve kendisinden mantık okumuştur.    Bey tarafından yaptırılan Kalenderiye
                                                                            Zâviyesi’nin 10 Recep 832/15 Nisan 1429 tarihli
                               Urmevî’nin, hayat hikayesinin belki de en
                               önemli evresini oluşturan Anadolu’ya kesin   vakıf kaydında belirtilmiştir. Burada, “Mevlâna
                               geliş tarihi belirsizdir. Yukarıdaki bilgilere ve   Sirâceddin Türbesi” olarak zikredilen yapının,
                               Konya Karatay Medresesi’nin vakfiye zeyline   bayram yerinin (‘iydgâh) kuzey kısmında
                               binaen bu seyahat, 648/1250-1251 ve 652/1253-  Şeyh Halilî Türbesi’nin hemen karşısında
                               54 yılları arasında gerçekleşmiş olmalıdır. Söz   bulunduğu ifade edilir. Fatih Sultan Mehmed
                               konusu vakfiye Urmevî’nin kadılık vazifesine   ve II. Bâyezîd dönemi tahrir defterlerinde,
                               Kayseri’de değil doğrudan Konya’da başladığına   meydan tarafında bulunan “zemîn-i Sirâc”
                               da delil olarak gösterilebilir. Cimrî olayından,   adlı arsadan ve bahçeden söz edilmektedir.
                               yani tam olarak 676/1277 tarihinden sonra ise   Kâdî İmâdeddin’in dârü’l-huffâzına vakfedilen
                               yetki alanı genişletilmiş ve bütün Anadolu’yu   bu yerler vergiden muaf olup, Sirâceddin
                               kuşatan kâdîlkudâtlık makamına atanmıştır.   Urmevî’nin evlatları tarafından idare edilmiştir.
                               Ayrıca Bağdat’ın işgalinin ardından Anadolu   Günümüze ulaşmayan mezar taşı ve türbesinin
                               Selçuklu Sultanı tarafından Hülâgû’ya (ö.    XVII. yüzyılda ayakta olduğu anlaşılmaktadır.
                               663/1265) elçi olarak gönderildiğine dair bilgiler   Nitekim Cihannümâ’da Konya’daki türbeleri
                               de mevcuttur.                                (ziyâretgâh) anlatan Kâtip Çelebî (ö. 1067/1657)
                                                                            Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Sultan Veled ve
                               Urmevî’nin birden fazla çocuk sahibi olduğu   Sadreddin Konevî’nin yanı sıra Urmevî’nin
                               muhtemelse de mevcut veriler onun sadece     mezarından da (merkad-i Kâdî-yi Sirâciddîn)
                               bir oğluna işaret etmektedir. Eflâkî’nin     bahsetmektedir.
                               Menâkibü’l-ârifîn’de naklettiği bir hikâyeden
                               oğlu İmâdeddin Ömer’in Urmevî öldüğü sırada
                               kadılık vazifesini icra ettiği ve iki çocuk babası   Öğrencileri ve Etkisi
                               olduğu anlaşılmaktadır. Fatih Sultan Mehmed   Fahreddin Râzî okulunun XIII. yüzyıldaki
                               adına yapılan vakıf kayıtlarından ise Kâdî   temsilcileri arasında gösterilen Urmevî,
                               İmâdeddin’in bir dârü’l-hüffâz yaptırdığını   özellikle Konya’da yaşadığı yıllarda önemli
                               öğreniyoruz. II. Bâyezid dönemi tahrir       teliflere imza atmış ve tedris faaliyetlerinde
                               defterinde söz konusu dârü’l-huffâza vakfedilen   bulunmuştur. Yetiştirdiği öğrenciler arasında
                               yerlerin vergiden muaf tutulduğu beyan       Safiyyüddin el-Hindî (ö. 715/1315), İbnü’n-
                               edilmiştir.
                                                                            Nakîb er-Râzî (ö. 745/1344’ten önce),







                                                                          28
   25   26   27   28   29   30   31   32   33   34   35