Page 243 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 5. Sayı
P. 243

Ameller bekâ ile kendilerini koruyacak ilâhî   zararını yok eder. Bu da Efendiye kul olma
                 bir asla muhtaçtırlar (Konevî. (2002), s.   merkezli ibadet tarzının insanın kişiliğini
                 135). Konevî’nin bu ifadeleri incelendiğinde,   rûhânî boyuta dönüştürdüğünü ifade eder.
                 sûfî bakış açısına göre eylemin kendinden
                 daha çok derinlik boyutunun önemi
                 ortaya çıkmaktadır. Bu derinliğin önemli    Evrenin Düzen ve İntizamı
                 olmasından dolayıdır ki sûfî söylem eylemin   Sûfî anlayışta oluşların ve bozuluşların
                 samimi olarak gerçekleşmesini öne çıkarır   bir düzen içinde cereyan etmiş olması
                 (Muhâsibî (trs.), s. 156-162). Bekâsı ve ilâhî   fikri ferdin kişilik ve benlik algısına
                 vasfı olmayan eylemin sonuçları bu dünya    da yansımaktadır. Bu algı insana kendi
                 ile sınırlıdır. İnsan tutum ve davranışlarının   yaşamında olup bitenlerin bir düzen
                 böyle bir rûhî temele dayalı olarak         amaçlı olduğunu ifade eder. Bu nedenle
                 gerçekleşmesi insan ruh sağlığı bakımından   sûfî psikolojisi dinamiktir ve derinlik
                 çok önemlidir. Çünkü genelde insanlar       algısına sahiptir (Frager. (2005), s. 139-
                 tutum, davranış ve eylemlerinin sonuçlarını   140). Konevî’de de bu derinlik algısı fikrini
                 hemen almak isterler. Bu beklenti zihinlerini   gözlemlemekteyiz. Ona göre, her şey başlı
                 meşgul eder ve eğer beklentilerine hemen    başına bir tertip ile düzenlenmiştir ki,
                 cevap alamazlarsa rahatsızlık duyarlar.
                                                             gerçekte bu tertipten daha mükemmeli
                 Konevî eylemin kötü sûretinin               söz konusu değildir (Konevî. (2002), s.
                 düzelmesinden bahseder ve şöyle der:        107). Her parça varlık, uğramış olduğu
                 “İlmin sahihliği ve niyetin doğruluğu sayesinde   şeyin ve bir müddet kendisinde kaldığı
                 eylemin rûhunun iyiliğiyle eylemin kötü sûreti   makamın özelliklerini de taşıyarak, sonunda
                 düzelir. Bunun neticesinde ise hem sûreti hem de   bütününde/küllünde silinir, aslına döner
                 rûhâniliği açısından eylem güzelleşir. Birinin   ve ona kavuşur. Ayrıca oluşlar, tasavvurlar
                 güzel eylemi başka birinin bozuk eylemini   ve bütün varlık yeniden yaratılarak
                 düzeltir.” (Konevî. (2002), s. 227). Bu ifadeler   yenilenmektedir. Mutlak varlık hallerin
                 ışığında değerlendirmede bulunulduğunda,    sûretleriyle taayyün etmektedir; oluşan
                 insanların kötü eylemlerine karşı iyi       sûretler bir açıdan ilâhî ve bir diğer
                 eylemlerle karşılık vermenin önemi ve       açıdan da kevnîdir/yani oluş karışımlarıyla
                 ehemmiyeti ortaya çıkar. Ayrıca Konevî      yoğrulmuş varlıklardır (Konevî. (2002), s.
                 bozuk eylemin gücünün güzel eylemde         115). Bu anlayışa göre, maddî dünyaya iniş
                 bulunan kişinin hâline sirayet edeceğini ve   aşamalarında uğradığı karışımlar insanın
                 bundan kısmen zarar göreceğini vurgular     aslına zarar vermez ve insan sonunda
                 ama güzel eylemlerine zarar vermeyeceğine   hakikatine döner. İşte bu şekilde sûfî
                 işaret eder. Bu anlayış da iyi yapıda olan   meşrep fizikî ölümle bu karışımlardan
                 kişinin kötü durumlardan nihai anlamda      kurtulmadan önce rûhî dönüşümü öngörür.
                 etkilenmeyeceğini ifade eder. Sonuç         Çünkü insan, bilinci olan şuurlu bir varlık
                 itibariyle Konevî’ye göre, iyilikler günahları   olması nedeniyle kendini ve diğer varlıkları
                 siler. Çünkü bu iyiliğin kuldan sâdır       tanır ve keşfeder. Bu şekilde her şeyin bir
                 olmasına sebep olan rabbânî sır günahların   düzen içinde olduğunu keşfeden kimse








                                                            241
   238   239   240   241   242   243   244   245   246   247   248