Page 239 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 5. Sayı
P. 239
ve pratik dünyada meydana gelen oluş ve
bozuluşlarda kendi payına düşeni görmelidir.
Bu tür düşünce tarzı, sûfî psikolojik yapının
dinamik ve çözüm üreten bir karaktere
sahip olduğunu göstermektedir. Kişilik
bozuklukları/nefsânî ayıplar (Sülemî. (2001),
kişinin tutum ve davranışlarının kendinden
kaynaklandığını görmemesinden ileri gelir.
İşte olgunlaşma süreçlerini benliğe aktarmak
için gerçekleştirilen seyrü sülûk bireyin
kendini yeniden inşa etme çalışmasıdır. Bu
gayret hakikat bilgisini elde etmeyi sağlayarak
hayatı ilâhî gerçeklik üzerine yaşama sanatını
icra etmeyi temin eder. Fakat söz konusu bu
hakikat bilgisine engel olan perdelerin ortadan
kalkması gerekmektedir. Şimdi bu konuya
geçelim.
Perdelerin Kalkması
Sûfî psikolojisinin önemli noktalarından
biri de bedensel/fizyolojik yapımızın ve
içinde yetiştiğimiz sosyal çevre şartlarının
oluşturduğu kişilik bilincimizin rûhî
gerçekliğimize perde olması konusudur
(Sayar. (2008), s. 22). Zulmânî veya nurânî
olsun her perde kalbimizde ve zihnimizde
bir karışıklığa neden olur ve ferdî ve sosyal
hayatta gerçekleştirdiğimiz tutum ve
davranışlara olumsuz etki eder. Buna karşın,
olgunlaşma yolunda gerçekleştirdiğimiz seyr
ü sülûk vasıtasıyla perdelerin peyderpey
ortadan kalkması kalbimizi ve dolayısıyla
zihnimizi ilâhî nurla aydınlatır ve bakışımızı
keskinleştirir. Bu noktaya vurgu yapan Konevî
şöyle der: “Âlimin ilmi, zâtının özelliklerini tam
olarak hissetmesinden ibârettir. Hissetmenin kemâli
ise idrâkin sıhhatine, her türlü perde ve karışıklığı
ortadan kaldıran hayatın kemaline bağlıdır.
Karışıklık; idrak sâhibinin zâtının şe’nlerini/
Füsus Şerhi (TİEM env.1883_004)
237