Page 249 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 5. Sayı
P. 249

hadîslere de bâtınî veçheden yaklaşmışlardır.  vücûdî ifadesi ise “kesbî” tahârete karşılık
                 Konevî’nin Şerhu’l-erba’îne hadîsen isimli   gelmektedir. Konevî’nin rızık-temizlik
                 eserinde şerh ettiği ilk hadîsin “Temizliğe   ilişkisini kader problemi düzleminde ele
                 devam et ki rızkın bollaşsın.” olması dikkate   aldığını aşağıdaki şerhte daha açık bir
                 değer bir husustur. Konevî bu hadîsi şerh   şekilde görmek mümkündür:
                 ederken işârî yorumlarda bulunur. Temizliği;   Bilesin ki Allah Teâlâ, mutlak cömerttir
                 bedenin, dilin, hayalin, zihnin, aklın,     ve nimetlerini devamlı surette bol bol,
                 kalbin, nefsin ve ruhun temizliği olarak    cimrilik göstermeden, herhangi bir karşılığa
                 tasnif eder ve bunları etraflıca açıklar.   bağlamaksızın, başkalarını mahrum bırakır
                 Konevî eserinde evvela“Temizliğe devam      tarzda sâdece bir gruba has değil, herkese bolca
                 et ki rızkın bollaşsın.” hadîsini şerh eder ve   verip durmaktadır.
                 hadîsin “cevamiu’l-kelim” olduğunu yani az
                 kelimeyle çok şey ifade ettiğini söyler. Bu   Konevî bu satırlarda fakirlikten şikâyet eden
                 girişle müellif yapacağı şerhin genişliğine   sahabîye cevabını verirken rızık konusunda
                 dair ilk temellendirmeyi Hz. Peygamber      Allah’tan şikâyet edilemeyeceğini, Allah’ın
                 üzerinden kurarak âdetâ kendisinin bu az    bir karşılık için rızık vermediğini, bir
                 sözdeki geniş mânalardan ve hakikatlerden   kısım insanları zengin diğer bir kısmını
                 haberdar olduğunu ve buna dair nebevî       fakir kılmadan nimetlerini adil bir şekilde
                 verâseti üstlendiğini sezdirmektedir. Konevî,  dağıttığına dikkat çekmiştir. Burada geçen
                 ilgili hadîsin anlaşılması için küllî birtakım   rızık kavramının kelâmdaki anlamından
                 meselelerin ve sırların bilinmesi gerektiğini   farklı olarak mânevî rızkı da içine alacak
                 ifade ederek devam eder ve mukaddime        şekilde ele alındığını da belirtmek gerekir.
                 olarak adlandırdığı önbilgilerle konuyu     Devamında ise şu yorumlar yer alır:
                 açıklamaya koyulur ve tahâreti ikiye ayırır:  Mahlûkâtın hepsi, Hakk’ın ilminde

                 1. Gayr-ı Mec’ûl Tahâret/Necâset: Kesb ve   başlangıçta şekillendikleri sırada O’ndan
                 amelin dahlinin olmadığı, emir, nehiy ve    aldıkları vücûda bağlı, küllî ve gayr-ı mec’ûl/
                 tavsiyenin faydasının olmadığı bir alandır.  yaratılmamış isti’dâdları ölçüsünde Hakk’ın
                                                             zât ve esmâsına ait ihsânlarını kabûl
                 2.Vucûdî Tahâret/Necâset: Kişinin           etmekte/almaktadır. Mahlûkât Hakk’ın
                 çalışmasına bağlı olan tahâret ve necâsettir.   bu ihsânlarını, zâhirî ve bâtınî temizlikleri
                 İlâhî emir ve yasaklar tahâret ve necâsetin   ölçüsünde mec’ûl/yaratılmış olan tafsîlî
                 bu türüyle alakalıdır. Tavsiye, teşvik ve   isti’dâdlarıyla alabilmektedirler.
                 gayret bu alanda fayda verir. 9
                                                             Konevî burada küllî istidada ait ilk
                 Konevî, hadîsin başında yer alan “Bir sahabî  temizlik olarak ifade ettiği temizliği varlığı
                 gelerek Peygamberimiz’e fakirlikten şikâyet etti.”  kabul eden hakikatin ilâhî vahdaniyet
                 ifadesini bir “kader” meselesi olarak ele   mertebesiyle olan sağlam ilişkisi olarak
                 almıştır. Çünkü gayr-ı mec’ûl ifadesi “vehbî”;   ifade eder. Bu vahdaniyet mertebesinden


                 9 Sadrettin Konevi, Kırk Hadîs Tercüme ve Şerhi, Tahkik ve Tercüme: Hasan Kamil Yılmaz, Mebkam Belediyesi Kültür Yayınları,
                 Konya, 2009, s. 21; Sadrettin Konevî, Kırk Hadîs Şerhi-Şerh-i Hadîs-i Erbâîn, çev: Ekrem Demirli, İz Yay, İstanbul 2002, s. 13.







                                                            247
   244   245   246   247   248   249   250   251   252   253   254