Page 270 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 5. Sayı
P. 270

günlerin yok olup gidişine ağıt yakmıştır.  Şair, sonra sırasıyla seçkin emirlerden
                                                                                  Nâibu’s-saltana Emîneddin Mikâil’in bir
                                       Sadr-i Konevî, feleğe Anadolu önderlerinin
                                       akıbetini sorarak başlar şiirine. Çünkü    anda gözlerden kayboluşunu sorar feleğe.
                                       onlar bir yıl öncesine kadar (675/1276),onca   Onun metanetli, güçlü ve hükümran bir
                                       büyüklüğe, haşmete, kudrete veuçsuz        emir olduğunu söyler ve “onca büyüklük,
                                       bucaksız hazineye sahip,son derece şöhretli   onca ev halkı ve yıllarca toplanıp biriktirilen
                                       ve güçlü devlet adamları ikenbir anda yok   mallar, hizmetçiler, töre ve hanedan nereye
                                       olup gitmişlerdir.                         gitti, ne oldu?” der.
                                                                                  Sıra Selçuklu devletinin melikü’s-sevâhili,
                                       “Bu Anadolu önderleri acaba nereye gittiler,
                                       bu dünyadan ne gördüler? Ben, geçen yıl    sahiller emiri yani donanma komutanı ve
                                       son derece şöhretli bırakmıştım onları;    Muîneddin Pervâne’nin de dostu olan Hoca
                                       ama bugün onlardan ne bir ad var ne de bir   Yunus’tadır. “Acaba o eşsiz önder, o yiğit
                                       nişan! O büyük Pervânenereye gitti acaba?   emir nerededir? Nerede onca büyüklük,
                                       Nerede onca büyüklük, o haşmet, o güç      saltanat, izzet ve nimet? Nerede o kaza ve
                                       kuvvet? Nerede o at binmek, at koşturmak?   kadergibi sahillere hükmedenler?” diyerek
                                       O büyüklerin isteyerek arkasından önünden   bu emirin akıbetini de sorar feleğe.
                                       koşuşturmaları? Nerede onca emirlik, o     Anadolu Selçuklu devletinin bir diğer
                                       hüküm, o vakar? Nerede onca hazine, o      melikü’s-sevâhili, sahiller emiri yani
                                       uçsuz bucaksız hazine?”                    donanma komutanı Emir Bahâeddin’dir. Bu
                                       Şair bundan sonra sorusunu asıl memduhu    emir de işler ortada iken bir anda yok olup
                                       Süleyman Pervâne için sorar feleğe; onun   gitmiştir. Şair bunu da sorar; sonra “Nerede
                                       heybetli olduğunu; zamanında Anadolu’da    onca fesahat, o yazı, o söz? Nerede onca
                                       kurtların bile koyun etine ağızlarını      kifayet, o yer, o mekân? O trampet, boru,
                                       kapattıklarını anlatır. Bu zamanda asker   davul, bayrak ve sancaklar nereye gittiler?
                                       sevkiyatı, töre, alet edevat, askerî teçhizat   O, ipek kumaş üzerine nakşedilmiş ejderha
                                       had safhadadır. Fesahat, lafız ve dil son   nerede?” diyerek sorusunu Selçuklu saltanatı
                                       derecedir. Onun huzurunda canla başla      için sorar.
                                       saf tutan birçok emir vardır. Nerede bir   Şair, daha sonra Vezir Sâhib Ata Fahreddin
                                       bozguncu, bir yolkesen ve hırsız var idiyse,   Ali’nin iki oğlu Emir Tâceddin Hüseyin
                                       hepsi onun kılıcının korkusuyla kuzuya     ile Emir Nusretüddin Hasan’ın yüz
                                       dönmüştür. Anadolu haraç alanlarla, fitne ve   çevirmelerinden ve her ikisinden de bir iz
                                       fesatla dolu iken, onun kılıcının korkusuyla   kalmadığından söz eder; önceki durumları
                                       cennet bahçesine dönmüştür. Durum böyle    hakkında bilgi verir; bunu da feleğe sualinde
                                       iken Süleyman Pervane ile birlikte birçok   dile getirir: “Nerede o savaş, o meclis; o
                                       emir öldürülmüştür; artık onun etrafında   ay gibi hizmetçiler; o değerli elbiseler ve o
                                       dolaşan emirler de yoktur. Bugün onun      kıymetli, eşsiz hazine?”
                                       gibi bir yönetici olmadığı içinde ülke,    Şair, bu arada Hatîroğlu Emir Tâceddin
                                       yılanlarla ve akreplerle dolu bir cehenneme   Hüseyin tarafından 1276’da öldürülen
                                       dönmüştür.                                 Danişmend ili subaşısı Tâceddin Giv’i sorar.








                                                                              268
   265   266   267   268   269   270   271   272   273   274   275