Page 271 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 5. Sayı
P. 271

“Hani kükreyen aslan gibi olan Tac Gîv? Ne   Kasidenin Türkçe çevirisi
                 oldu dostlar meclisinde duyulmaz oldu sesi?”
                 der. Devamla “Nerede o ordu sevkiyatı,      Zamaneye sordum: Bu Anadolu’daki beyler
                 o palabıyık, o posbıyık? Nerede o pars,     Söyler misin, nereye gittiler, bu dünyadan ne gördüler?
                 şahin, görkem; o gürz, o mızrak?..” diyerek   Ben, geçen yıl son derece şöhretli bırakmıştım onları;
                 sorularını sürdürür.                        Ama bugün ne adı kalmış onların ne de nişanı!

                 Şair, bundan sonra yok olup gidenlerden     Söyler misin, nereye gitti o büyük Pervâne?
                 Hatîr oğlu Şerefeddin’i sorar. Onun         Nerede onca büyüklük, o haşmet, o otorite?
                 azametinin büyüklüğünden, ününün
                 kutup yıldızının üstüne çıktığından; hatta   Nerede o at binmek, o at koşturmak, [o süvari, o atlı]?
                 yüksekliğinden sanki sekiz göğün onun       O beylerin isteyerek onun arkasından önünden
                 altında kaldığından söz eder. Onun zamanın   koşuşturmaları?
                 beylerbeyi ve Anadolu’nun sâhib kıranı      Nerede onca emirlik, o hüküm, o vakar [nerede]?
                 olduğunu; emirlerin onun yanında çocuklar   Nerede onca hazine, o uçsuz bucaksız hazine?
                 gibi kaldıklarını anlatır. Ondan sonra lakabı   Nerede onun heybeti;çünkü Anadolu onunla öyle
                 Ziyâeddin olan kardeşini sorar. Onun da     olmuştu ki,
                 aslan gibi korkusuz ve işinin ehli bir emir   Kurtlar (bile) koyun etine ağızlarını kapatmıştı!
                 olduğunu hatırlatır.
                                                             Nerede o asker sevkiyatı, o tören, o alet edevat?
                 Şair, son olarak “Sanki hepsi ecel şarabıyla   Nerede o lafız, o dil, onca fesahat?
                 sarhoş oldular da hayat meclisinden dışarı
                 çıkıp gittiler. Onlar bir müddet murad      Huzurunda canla başla saf tutan emirler (nerede?)
                 aldılar dünyadan; sonunda güpegündüz,       Görünmüyor onlardan bu zamanda bir kişi (bile)!
                 istemeyerek çekip gittiler dünyadan”        Nerede var idiyse bir bozguncu, bir hırsız, bir eşkıya,
                 diyerek üzüntüsünü dile getirir; ancak      Hepsi kuzuya dönmüştü onun kılıcının korkusuyla.
                 “Dünyalıların temeli böyle atılmıştır.
                 Dünyada hiç kimse ebedî kalmaz. Onlardan    Anadolu dolu iken haraç alanlarla, fitneyle, fesatla,
                 önce de muradlarına nâil olmuş emirler,     Dönmüştü cennet bahçesine onun kılıcının korkusuyla.
                 büyük ordulara sahip görkemli padişahlar    Ama bugün onun zâtı gibi bir denetleyici olmadığından,
                 vardı; yeryüzünü ele geçirmiş, zengin, fakir,   Yılanlarla, akreplerle dolu bir cehennem gibi [vatan].
                 yaşlı ve genç herkese hükmetmişlerdi; fakat
                 ölüm elbisesi onlara da giydirildi; hepsi de o   Ve o eşsiz naip kiseçkin bir emir idi,
                 saltanat tahtından alaşağı edildi. Şair, “Ölüm   Söyler misin nasıl [oldu da]gözlerden kayboldu gitti?
                 oku karşısında hiçbir siper fayda vermez.   Nerede onca metanet, o hüküm, o sözünden dönmeme?
                 Ölüm kılıcı karşısında zırh da kalkan da    Nerede onca büyüklük, onca ev halkı, onca aile.
                 kâr etmez.” diyerek sözlerini bitirir; bu   [Nerede]o mallar ki yıllarca toplayıp biriktirdiler;
                 durumun kaderin bir cilvesi olduğunu söyler   Okullar, (o) töre, (o) hanedan, o hizmetçiler?
                 ve kendisini teselli eder.
                                                             Zavallı Hoca Yunus, söyler misin, nereye gitmiştir?
                                                             O eşsiz önder, o yiğit emir [nerededir]?









                                                            269
   266   267   268   269   270   271   272   273   274   275   276