Page 139 - Dârülmülk Konya Dergisi 2025 7. Sayı
P. 139

428/1037) el-İşârâtve’t-tenbîhât’ı gibi eserler   saray atölyelerindeki yerli ustaların yaptığı
             sultanın kitaplara olan ilgisinin somut bir   portrelerde de söz etmek gerekir ki;
             ifadesi olarak kabul edilir. Bu ilginin sadece   Gelibolulu Mustafa Ali, Menâkıb-ı hünerverân
             okuma yönünde olmadığını Hayreddin Hızır  adlı eserinde Nakkaş Sinan Bey’in İtalyan
             el-Atûfî’nin (ö. 948/1541) 909/1503-1504    ustalarından, Şiblîzâde Ahmed Çelebi’nin
             yılında Sultan II. Bayezid için hazırladığı   de Sinan Bey’den ders aldığını ve şebih
             kitap listesinden öğrenmek mümkündür.       yazmada mahir iki sanatkâr olduklarını
             Macaristan Bilimler Akademisi Kütüphanesi  yazar. Farklı görüşler olmasına rağmen pek
             Török F.59 numarada muhafaza edilen         çok araştırmacı elinde gül koklayan Fâtih
             bu listedeki kitapların çoğu II. Bayezid’in   portresinin (TSMK H.2153,10a) Sinan
             babası Fâtih’in kütüphanesine ait olmakla   Bey tarafından yapıldığı kanaatindedir.
             birlikte, Mecmûatünfi’n-nevâdirve’l-fevâid   Buradan yola çıkarak diyebiliriz ki sonraki
             adlı yazma Sultan Fâtih hattıyladır. Şiir   dönemlerde nakkaşlar arasında “padişah
             yazmayı da seven Fâtih’in, “Avnî” mahlasıyla   portreciliği” diye bir tür gelişecektir.
             yazdığı bir divanı vardır ve bugün Millet
             Kütüphanesi, Ali Emîrî Efendi, Manzum 305
             numarada muhafaza edilmektedir.             Nakkaşhâne: Osmanlı Saray
             Bütün bunların yanısıra Fâtih’in portrelere   Atölyesinin Teşekkülü
             duyduğu ilgi Avrupalı sanatçıları sarayına   Yazma eser üretiminde “nakkaşhâne”
             davet etmesini sağlamış aynı zamanda        veya “nigarhâne” tabir edilen, sanat ve
             Osmanlı padişah portreciliğinin başlamasına   zanaat erbabının birlikte çalıştığı atölyeler
             da öncülük etmiştir. Tarihteki ünlü         İstanbul’un kültür ve sanat merkezi
             hükümdarlar gibi üzerinde resminin          olmasında önemli bir rol oynamaktadır.
             bulunduğu madalyonlar yaptırarak            Önceleri Bursa, Amasya ve Edirne gibi
             bunu hem çağdaşlarına karşı bir             farklı şehirlerde varlığını sürdüren atölyeler,
             propaganda aracı olarak kullanmış hem       Topkapı Sarayı’nın tamamlanmasıyla birlikte
             de kendi imgesini ölümsüzleştirmiştir.      çalışmaların büyük bir kısmı buradan
             Fâtih, 1461’de Venedikli Rimini lordu       sürdürülmüştür. Bizans akropolü üzerine
             Sigismondo Malatesta’dan Matteo de’         kurduğu bu yeni sarayın Bâb-ı Hümâyun
             Pasti’yi, Napoli Kralı Ferdinand’dan        kapısındaki inşa kitabesinde yazılı olan
             kendi ressamı Constanzio da Ferrara’yı      metin Fâtih’in evrensel iddiasını gözler
             (Costanzodi Moysis) İstanbul’a              önüne sermektedir:
             göndermesini rica etmiş, 1479’da yine
             Venedikli bir ressam olan Gentile Bellini     Bu mübarek kale, Allah’ın yardım ve izni
             İstanbul’a davet ederek bugün Londra          üzerine, emniyeti kuvvetlendirmek muradıyla
             National Gallery’de sergilenen ünlü yağlı     iki karanın sultanı ve iki denizin hakanı,
             boya portresini yaptırmıştır. Avrupalı        insanlar ve cinler üzerinde Allah’ın gölgesi,
             ressamların dışında dönemin Osmanlı           doğu ve batıda Allah’ın yardımında kavuşan,







                                                        137
   134   135   136   137   138   139   140   141   142   143   144