Page 46 - Dârülmülk Konya Dergisi 2025 7. Sayı
P. 46

canlı”nın parçasının canlı olmak bakımından  üzere nispet ve izafetlerin dış dünyada var
                                  canlı değil de bir kayıtla birlikte canlı   olup olmadığı hakkında kanaatlere göre
                                  olduğu iddia edilebilir. Yani “bu canlı” diye   onun dış dünyada varlığı veya yokluğu
                                  işaret ettiğimiz şeyin parçası olduğunu     iddia edilmektedir.  Aklî küllînin yani
                                                                                                2
                                  söylediğimiz canlı, mutlak canlı değil de   hem soyut olmakla hem birden çok nispet
                                  mesela bu şahısta bulunan bir özellikle     edilebilirlikle kayıtlanmış bir makulün
                                  birlikte canlı olabilir. Fakat bu durumda   dış dünyada varlığı tartışmalıdır. İbn Sînâ
                                  da tahlil yine birinci duruma dönmektedir,   (ö. 428/1037), Eflâtûn’a (M.Ö. 427-347)
                                  zira bir kayıtla birlikte canlıya geçerek onun   nispet edilen idealar görüşünü mücerred
                                  canlı ve kayıttan oluştuğunu söyleyerek     mahiyetlerin dış dünyada var olduğu
                                  tahlili aynıyla devam ettirebiliriz. Buradan   iddiası olarak değerlendirmiştir. İbn Sînâ
                                  çıkan sonuç şudur: Herhangi bir şey olmak   sonrasında genel olarak İslam dönemi
                                  şartı bulunmaksızın canlı, dış dünyada vardır.  filozof ve mütekellimleri de meseleyi bu
                                  Bu canlının tasavvuru da kendisinde ortaklık  şekilde ele almışlar hatta bundan dolayı
                                  bulunmasını engellemez. Öyleyse tabiî küllî   Sühreverdî’nin (ö.587/1191) yatay nurlar
                                  dış dünyada vardır. Biz onu zihnimizde      ve muallak misaller görüşünü Eflâtûn’un
                                  tasavvur ettiğimizde bu tasavvurun birden   idealarından ayrıştırmışlardır. Nitekim
                                  çok şeye nispet edilmesinin önünde bir      Adudüddin el-Îcî (ö.756/1355) el-Mevâkıf’ta
                                  engel de yoktur. Dolayısıyla dış dünyada    ve Seyyid Şerîf Cürcânî Şerhu’l-Mevâkıf’ta,
                                  bulunması bakımından tabiî olmakla;         Eflâtûn’un ideler görüşüne Sühreverdî’nin
                                  tasavvurunun birden çok şeye nispet         getirdiği yorumun, Eflâtûn’a nispet
                                  edilebilmesi bakımından da küllî olmakla    edilen meşhur görüşten farklılaştığına
                                  nitelenmektedir. Bu durumda birden çok      dikkate çeker.  Aslında bu görüş, İbn Sînâ
                                                                                           3
                                  şeye nispet edilebilmek anlamında mantıkî   sonrasındaki hâkim tavrı yansıtmaktadır.
                                  küllî, asıl değil, fer‘ veya uzantıdır. Zira   Zira mücerred mahiyetin dış dünyada
                                  zihindeki tasavvurun birden çok şeye        mücerred olarak tahakkuk etmeyeceğine
                                  nispet edilebilirliği sayesinde meydana     dair yaygın bir kabul oluşmuştur.
                                  gelir. Urmevî tabiî küllî açıklamanın ihtilaf   Nitekim Teftâzânî Şerhu’l-Makâsıd’da
                                  mahalli olmadığını ima ederek izafî ve aklî   Sühreverdî’nin idelerin tür olduğuna yönelik
                                  küllînin varlığının ihtilaflı olduğuna ama bu   açıklamalarının mantıktaki anlamıyla türü
                                  ihtilafın mantıkçının işi olduğuna dikkat   ifade etmediğine dikkate çeker. Ona göre
                                  çekerek açıklamalarını tamamlar. 1          Sühreverdî’nin idelerin tür olmasıyla kastı,
                                                                              onların her birinin bütün fertlerine feyzinin
                                  Urmevî’nin izafî küllî dediği şey, mantıkî
                                  küllîdir. Zira bu bir nispet olduğu için    eşit olmasıdır. Bu nedenle de maddelerde
                                  Kutbüddin er-Râzî’nin de dikkat çekeceği    gerçekleşmiş ve fertleri arasında ortak olan


                                  1 Bkz. Sirâceddin Urmevî, Metâliu’l-envâr (İstanbul: Hacı Muharrem Efendi Matbaası, 1303), 53.
                                  2 Mesela İbn Sînâ izafetlerin dış dünyada var olduğunu ve izafetin taraflarından her birinde bulunan anlamın diğer tarafta
                                  bulunmadığını iddia eder. Bkz.İbn Sînâ, Kitâbu’ş-Şifâ Metafizik, çev. Ekrem Demirli – Ömer Türker (İstanbul: Litera Yayıncılık,
                                  2022), 274-288.
                                  3 Cürcânî, Şerhu’l-Mevâkıf, çev. Ömer Türker (İstanbul: Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, 2015), I, 594-596







                                                                          44
   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51