Page 277 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 5. Sayı
P. 277

ilk yarattığına atıfta bulunmak için de     “Bunu keşfetmek işgüzar aklın işi değildir:
                 kullanılır. Bu anlamda Akıl, “er-rûhu’l-a’zam”   kulluk et ki sana âşikâr hale gelsin. Filozof,
                 ve “el-kalemu’l-a’lâ” ile özdeştir.  Bu Akıl,   akıl tarafından algılanan şeylerle bağlıdır;
                                              10
                 Tanrı hakkında tam ve doğrudan bir bilgiye   arınmış olan (sûfî) ise aklın Aklına şah gibi
                 sahiptir; peygamberler ve büyük velîler     binendir. Senin aklının Aklı özdür, aklın
                 onunla bir dereceye kadar özdeşleşmeyi      ise kabuk. Hayvanların karnı ancak kabuğu
                 başarabilmiş olsalar da salt insanî kavrayışın   ister. Özü arayan, kabuktan yüz kez tiksinir.
                 ötesindedir. Bu özdeşleşme sûfîlerin “keşf”   İyinin nazarında yalnızca öz mübahtır,
                 olarak adlandırdıkları şeyin nedenlerinden   öz! Kabuk –ki o akıldır- yüz tane kanıt
                 biridir.                                    getirirken, Küllî Akıl yakîn olmaksızın nasıl
                                                             tek bir adım atar? Akıl sayısız kitabı karalar:
                 Bir yazarın “akıl” kelimesinin iki temel                                           12
                 anlamından hangisine atıfta bulunduğu       aklın Aklı keşfin ay ışığıyla afakı doldurur.”
                 genellikle bağlamdan anlaşılabilir. Özellikle   İslâm’ın ve diğer geleneklerin öğretilerine
                 sûfîler –rasyonel akıl anlamındaki- “akıl”   göre insan bir “mikrokozmos”tur. Yaratılmış
                 ve –büyük harfle- “Akıl” arasındaki bu      âlemde “tafsil” (ayrıntılanarak açılma)
                 ayrıma çok dikkat ederler. Bazen ayrımı     modunda, dünyada zaman ve mekânın
                 tamamen netleştirmek için küllî ve cüz’î    tüm genişliğinde ve varlığın tüm farklı
                 sıfatlarını eklerler. Aşağıdaki beytinde    düzeylerinde (merâtib-i vücûdihî) bulunan
                 Mevlânâ, sûfîlerin müsbet bir insanî        her şey, bireysel insanın varlığında, ancak
                 yetiye atıfta bulunmak için neden “akıl”    “toplanmış/özet birlik” (icmal) modunda
                 teriminden kaçındıklarını açıklarken bu     bulunur.  İslâmî şemada insanın aklı
                                                                    13
                 niteleyicilerden birini kullanır: “Cüz’î akıl,   mikrokozmik olarak, Tanrı’nın ilk yarattığı
                 (küllî) Aklı gözden düşürdü.”  Burada       makrokozmik Akl’a karşılık gelir.
                                            11
                 Mevlânâ filozofların, yanlış görüşlerini bile   Akıl kelimesinin kök anlamının içerdiklerine
                 desteklemek için aklın otoritesini savunarak,   bakınca, neden iki anlamının da eşit
                 sûfîlerin erişebildiği Aklı lekelediklerini   derecede uygun olduğunu görebiliriz:
                 ima etmektedir. Bu yüzden sûfîler, bu tek   Mikrokozmik anlamda kullanılır çünkü
                 bir terimin iki anlamı arasındaki karışıklığı   insan aklı, insanın gerçeklik algısını
                 önlemek için “keşf” gibi kavramları tercih   sınırlandırır ve tanımlar, böylece ona
                 ederler.
                                                             mantıksal ve anlaşılır bir tutarlılık
                 Başka bir pasajda Mevlânâ tek başına insan   kazandırır. Makrokozmik anlamda da
                 aklı ile sûfîlerin aydınlanmalarını sağlayan   “akl” kelimesi kullanılır çünkü Tanrı’nın
                 Akıl arasındaki ilişkiyi açıklığa kavuşturur:  Varlığının “âlem” (Tanrı’dan başka her şey)
                                                             olarak adlandırılan tecellisi ya da dışsal

                 10  Bkz. Chittick, The Five Divine Presences: from al-Qunawi to al-Qaysari.
                 11 Mathnawi, ed. and trans, by R. A. Nicholson (London, 1925-40), V, 463. Bkz. Mesnevi-i Ma’nevi, çev. Derya Örs, Hicabi Kırlan-
                 gıç, İstanbul: YEK, 2015, s. 628. (çev.)
                 12  A.e., III, 2526-2531; Mesnevi-i Ma’nevî, 2015, s. 394. (çev.)
                 13 Bu konuda bir sûfî görüşü için bkz: W. C. Chittick, “The Perfect Man as the Prototype of the Self in the Sûfîsm’ of Jami”, Studia
                 Islamica, LXIX (1979), 135-157.







                                                            275
   272   273   274   275   276   277   278   279   280   281   282